GİRİŞ
Anonim şirketlerde şirketin pay sahipleri veya şirketten alacaklı olan kişiler, şirket yönetim kurulu üyelerinin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak yerine getirmedikleri takdirde zararının tazmin edilmesi için dava açabilirler. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davası olarak adlandırılan bu dava bir tazminat davası niteliğinde olup; hukuka veya esas sözleşmeye aykırı bir hareketin varlığı ile bunun yanı sıra zarar, kusur ve nedensellik bağının da mevcut olması gerekir. Bu çalışmada öncelikle anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin görev ve yetkileri ile hukuki sorumluğu hususlarından bahsedilecek olup; akabinde anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında ispat yükünün kimin üzerinde olduğu hususu tartışılacaktır.
I. ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU
A. Görev Ve Yetkileri
Anonim şirket, Türk Ticaret Kanunu md. 329 uyarınca sermayesi belirli ve paylara bölünmüş ayrıca borçlarından yalnızca malvarlığı ile sorumluluğu olan, gerçek ve tüzel kişilerce kurulabilen bir sermaye şirketidir. Ayrıca yine TTK md. 331’de anonim şirketlerin, hukuka aykırılık oluşturmayan her türlü amaç için kurulabileceği düzenlenmiştir.[1] Anonim şirketleri temsil eden yönetim kurulu ise iç ilişkide şirketin yönetiminden sorumlu olan ve dış ilişkide ise temsil hakkına sahip olan; şirket adına hak kazanabilen ve borç altına girebilen tasarruf yetkisi olan organdır.[2]
TTK md. 374’de “Yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Bu maddede yönetim kurulunun görev ve yetkilerinin sınırı çizilmiş olmakla birlikte aynı kanun md. 375’de yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez olan görev ve yetkileri ayrıca sıralanmıştır:
“a) Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi.
b) Şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi.
c) Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması.
d) Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları.
e) Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi.
f) Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi.
g) Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması.” Olarak sayılmıştır.
Kısaca yönetim kurulu; geniş anlamda yönetim organizasyonu, işletme politikasıyla ilgili genel ilke ve kuralları belirleme ve yönetici ve müdürlerin denetlenmesinden sorumludur.[3]
B. HUKUKİ SORUMLULUĞU
Anonim şirketler, yönetim kurulu tarafından idare ve temsil olunmaktadır. Yönetim kurulu üyeliği sıfatı altında şirket için yapılan her türlü işlem şirketin tüzel kişiliğinde hüküm ve sonuçlarını doğurmaktadır. Bu sebeple genel kabul edilen kural, yönetim kurulu üyelerinin üçüncü kişilere karşı şahsen sorumlu olamamasıdır. Yönetim kurulu üyelerinin şirket için idare ve temsil görevlerini kullanırken üçüncü kişilere verdikleri zararlardan, hatta haksız fiilden dahi şirketin sorumluluğu esastır.[4]
Bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu genel sorumluluğun bir istisnası niteliğindedir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen hükümler TTK’nın yanı sıra Türk Medeni Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve diğer ilgili birçok kanunda da düzenlenmiştir.[5]
Yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu hususu Türk Ticaret Kanununun 11. Bölümü ve 549. maddesinden itibaren düzenleme alanı bulmaktadır. Belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olması, sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi, değer biçilmesinde yolsuzluk ve halktan para toplamak şeklinde dört tane kuruluş öncesi sorumluluk hali benimsenmiştir. TTK md. 533’de bu kişilerin şirkete, pay sahiplerine ve üçüncü kişilere vermiş oldukları zararlardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Ancak sorumluluğun söz konusu olabilmesi için yasada veya esas sözleşmede yer alan yükümlülüklerin ihlal edilmesi gerekmektedir. [6]
TTK’nın “Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu” başlıklı 553. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin yasadan ya da esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde şirkete, pay sahiplerine ve üçüncü kişilere karşı verdikleri zararlardan sorumlu olacakları düzenlenmiştir. Öncelikle belirtilmelidir ki üstlenilen görevin ve verilen yetkilerin bir sonucu olarak sorumluluk kaçınılmazdır. Ancak kimse kontrolü dışında vuku bulan bir zarardan dolayı sorumlu tutulamaz. Bir kişinin veya bir organın yetkisini kanuna dayanarak başka birine devretmesi halinde devredilenin yaptığı hatalar sebebiyle sorumlu tutulamaması esastır. Sadece yetkiyi devralacak kişi seçilirken özen yükümlülüğüne aykırı davranıldığının kanıtlanması halinde devredenin sorumluluğu doğar. Bu sebeple yönetim kurulu üyeliği görevini, ifa edecek zamanı ve enerjisi olmayanlar bu görevi kabul etmemelidirler.[7]
TTK md. 369’da yönetim kurulu üyelerine ve yönetimde görev alan üçüncü kişilere, bu görevlerini ifa ederken tedbirli bir yönetici gibi davranma ve şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun bir şekilde gözetme yükümlülüğü getirilmiştir.
Son olarak belirtmek gerekir ki, her ne kadar anonim şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasındaki hukuki ilişkinin vekâlet sözleşmesi mi yoksa hizmet sözleşmesi mi olduğu hususu öğretide tartışmalı da olsa; öğretide hâkim görüş taraflar arasındaki sözleşmenin vekâlet sözleşmesi olduğu yönündedir.[8]
II. ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU DAVASI
TTK md. 553 hükmü genel itibariyle anonim şirket kurucuları, yönetim kurulu üyeleri, şirket yöneticileri, tasfiye memurları ve hatta limited şirketlerde şirket müdürlerinin sorumluluklarını düzenlemiştir.[9] Bu sorumluluk neticesinde anonim şirket kurucuları, yönetim kurulu üyeleri, şirket yöneticileri, tasfiye memurları ve hatta limited şirketlerde şirket müdürlerinin kusura dayalı tazminat ödeme yükümlülüğü bulunduğu dikkate alındığında öncelikle kusur kavramı ve sonrasında ispat yükü incelenecek; anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında yönetim kurulu üyelerinin kusurlu olup olmadığının ispat yükü hangi taraf üzerinde olduğu hususu tartışılacaktır.
A. Kusur Kavramı
Öğretide kusur kavramı, bir kimsenin hukuka aykırı bir hareketini kasıtlı olarak yapması veya sonucu istememesine rağmen ihmali davranışı ile hukuka aykırı davranışa devam etmesi olarak tanımlanmaktadır.[10] Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri açısından TTK md. 553’de belirtilen sorumluluğun kusur sorumluluğu olarak ortaya çıkmasının nedeni TTK md. 369’da belirtilen özen yükümlülüğü kavramıdır.[11] Bu noktada anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüğünün ihlali hafif bir ihmal[12] şeklinde dahi ortaya çıksa kusur olarak nitelendirilmelidir.
B. İspat Kavramı
Genel olarak ispat kavramı, devam eden bir davada taraflarca ileri sürülen vakıaların tarafların iddia ettikleri şekilde gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda hâkimde kanaat oluşturma faaliyeti olarak tanımlanabilir.[13] Fakat önemle belirtmek gerekir ki, yargılamada iddia edilen vakıalar ispat edilmese de hâkim tarafından bir karar verilmesi zorunludur. Başka bir anlatımla, hâkimin karar vermesi için ileri sürülen vakıaların ispat edilip edilmediği hususu zaruri değildir.[14]
Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 190’da ispat yükü kavramı düzenlenmiş olup; buna göre ispat yükü, kural olarak iddia edilen vakıadan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu hüküm altına alınmıştır. İspat yükü kendisi üzerinde olan taraf, eğer davada iddia ettiği hususları ispatlamaya yeterli somut delil sunamaz ise, kendisi aleyhine karar verilmesine katlanma yükümlülüğü altındadır. Yargılama aşamasında sırasıyla ilk olarak iddia yükü, hemen ardından somutlaştırma yükü, sonrasında delil ikame yükü ve tahkikatın sonunda ise hâkime hangi tarafın lehine veya aleyhine karar vermesini işaret eden ispat yükü bulunmaktadır.[15] İspat yükü yargılama boyunca hâkimde istenen kanaatin oluşmasına yöneliktir. İspat yükü, öncesinde iddia yükü olmadan yerine getirilemez. İddia yükü ise yargılamada hukuki normun uygulanması için gerekli koşul vakıalara karşılık somut olayların ileri sürülmesi olarak tanımlanabilir.[16]
İddia yükü ortaya konulduktan sonra hâkimde kanaatin oluşabilmesi için soyut olan hukuki normun, somut olayda da uygulama alanı bulduğunun yargılamada ortaya konulması gerekmektedir. Buna göre taraflar, vakıaların gerçekleştiği veya nasıl gerçekleştiğine dair delillerini dilekçelerinde öne sürerler. HMK 194. maddede somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi hususu düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi ve karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut bir şekilde yargılama faaliyetinde ortaya konulması gerektiği düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise somutlaştırma yükünün delillerle ilişkisi açıklanmış olup; her bir vakıa bakımından o vakıayı ispata yarayacak delillerin gösterilmesi gerekliliği açıklanmıştır. Somutlaştırma yükü yerine getirildikten sonra ileri sürülen iddiaların gerçekliğine ilişkin hâkimde yeterli kanaat oluştuysa bu durumda ayrıca ispat yükünün belirlenmesine gerek kalmadan hüküm verilebilecek ve dava sonuçlanabilecektir. Bu sebeple ispat yükü, iddia yükü ve somutlaştırma yükü yerine getirildikten sonra hala bir belirsizliğin olduğu ve davaya konu vakıalar üzerindeki sis perdesi ortadan kalkmadığı durumlarda devreye giren bir hukuki müessesedir.[17] Belirsizlik ortadan kalkmadığı durumda davayı kaybetme, aleyhine sonuç doğurma ihtimali olan taraf, ispat yükünü üstlenecektir.
Tüm bu izah edilen meselelerin akabinde delil ikame yükünden de kısaca bahsedilmesi gerekmektedir. Delil ikame yükü, tarafın kendi öne sürdüğü vakıalarının doğruluğunu ve karşı tarafın iddialarının gerçek olmadığı hususunu kanıtlamak için yargılamaya delil sunarak hâkimde kanaat oluşturma yoludur.[18] Delil ikame yükünü, somut delil ikame yükü ve soyut delil ikame yükü olarak ikiye ayırabiliriz. Somut delil ikame yükü hâkimin deliller hakkında bilgi sahibi olduğu durumlarda taraflardan daha somut hususlar bakımından delil gösterilmeye davet edilmesi iken, soyut delil ikame yükü ise hâkimin isteğine veya davanın gidişatından bağımsız olarak hukuk normlarının aradığı koşul vakıalarına yönelik delil gösterme yükümlülüğü olarak tanımlanabilir.[19] Her ne kadar ispat yükünü taşıyan tarafın delil ikame yükünü de taşıdığı düşünülse de bu durum her zaman doğru değildir. Şöyle ki; taraflardan birinin ileri süreceği deliller diğer tarafın sorumluluk alanı içinde vuku buluyorsa bu durumda hâkim kararıyla delil ikame yükü, ispat yükü üzerinde olmayan tarafa bırakılabilmektedir.[20] Bu sebeple ispat yükü sabit olsa da, delil ikame yükü hakimin kararı ve yargılamanın gidişatına göre değişebilmektedir.
Bütün bu iddia yükü, somutlaştırma yükü ve delil yükü ifa edildikten sonra yargılama aşamasında sona yaklaşılırken hala hâkimde bir kanaat oluşmamış ise ve hala bir belirsizlik mevcutsa bu durumda son aşama olarak ispat yükü devreye girmektedir. İspat yükü, hükmün aleyhine sonuç doğuracağı yani dava sonucunda olumsuz etkilenecek tarafa düşer. Bu sebeple yargılamanın başında ispat yükünün pek bir önemi olmasa da davanın sonuna yaklaşırken hâkimde halen belli bir kanaat oluşmadığı durumlarda, yargılama sonucunu etkileyecek büyük bir önem arz etmektedir.[21]
C. TTK Md. 553 Kapsamında Sorumluluk Davasının Unsurları
Anonim şirketler yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında, davacılar tarafından talep edilen yönetim kurulu üyelerinin kusurları nedeniyle uğradıkları zararın tazminidir. Görüleceği üzere burada ön şart bir zararın oluşmasıdır. Başka bir anlatımla şirket pay sahiplerinin veya alacaklılarının bu kusurlu davranıştan kaynaklanan bir zararı meydana gelmemişse yönetim kurulu üyeleri açısından bir tazminat sorumluluğu doğmayacaktır.[22]
Zarar açısından bu sorumluluk davasında doğrudan ve dolaylı zarar olmak üzere ikili bir ayrım mevcuttur.[23] Anonim şirketler yönetim kurulu üyelerinin kanuna veya esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları neticesinde doğrudan zarara uğrayan şirket pay sahipleri veya alacaklılar, bu zarara ilişkin tazminatın kendilerine ödenmesini isteyebilirken; yönetim kurulu üyelerinin bu davranışları neticesinde şirket nezdinde verdikleri zarardan dolayı bir dolaylı zarar meydana gelmişse de tazminatın şirkete ödenmesini mahkemeden talep edebilirler. Bu doğrudan ve dolaylı zarar ayrımında zararın hangi tarafın bünyesinde meydana geldiği hususuna bakılarak bir ayrım yapılmalıdır. Örneğin yönetim kurulu üyelerinin kusurlu işlemleri neticesinde şirket herhangi bir zarara uğramamış fakat şirket alacaklıları bir zarara uğramışlarsa bu noktada şirket alacaklıları nezdinde bir doğrudan zarardan bahsedilebilir.[24] Bir diğer ihtimalde şirket zarara uğramış fakat şirket alacaklılarının alacaklarını tahsil kabiliyetinde bir değişim olmamışsa TTK md. 555 gereği şirket alacaklıları tarafından şirketin uğradığı zarara ilişkin bir dava açılamayacaktır. Yönetim kurulu üyeleri tarafından kusurlu davranış nedeniyle şirket bünyesinde bir zarar meydana gelmiş ve şirket pay sahipleri ve alacaklıları nezdinde doğrudan bir zarar meydana gelmemişse, bu durumda şirketin zarara uğraması şirket pay sahipleri ve alacaklıları açısından bir dolaylı zarar meydana geldiği kabul edilmektedir.[25] Yukarıda da belirtildiği gibi dolaylı yani yansıma zarar meydana geldiğinde anonim şirketler yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasını açan davacılar, yalnızca tazminatın şirkete ödenmesini talep edebileceklerdir. Öğretide bu ayrıma karşı çıkan bir görüşe göre de; Her ne kadar yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışları neticesinde meydana gelen zarar açısından sorumluluk davasında doğrudan ve dolaylı zarar olmak üzere ikili bir ayrım mevcut olsa da şirketin zararı ve pay sahibi ve alacaklılarının zararı şeklinde bir ayrım yapılması daha yerinde olacaktır.[26]
Anonim şirketler yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında tazminat sorumluluğunun doğması için TTK md. 553’de belirtilen bir diğer şart ise, yönetim kurulu üyelerinin kanundan veya esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmiş olması ve bu ihlalin de ispat edilmiş olması gerekmektedir.[27] Yasa metninde sadece yönetim kurulu üyelerinin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmiş olması yazılı olsa da, bu hususlar dışında kalan yönetim kurulu üyelerinin diğer sorumlulukların ihlali halinde tazminat sorumluluğunun doğup doğmayacağı hususu öğretide tartışmalıdır. Konu ile ilgili bir görüşe göre[28] TTK md. 553 hükmü yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüklerini somutlaştırmayı hedeflemesinden dolayı iç yönerge veya anonim şirket karar organlarının kararları dahi bu sorumluluğun kapsamında kabul edilmelidir. Buna karşı çıkan görüşe[29] göre ise, TTK md. 553 kapsamındaki sorumluluk kavramı ile yönetim kurulu üyelerinin görev kavramının birbirinden farklı olduğu ve yükümlülük kapsamında olmayan bazı görev ve yetkilerin bu sorumluluk kapsamında olmadığı savunulmaktadır. Kanaatimce, TTK md. 553’de belirtilen kanun kapsamından lafzi yorumla TTK ve diğer ilgili kanunların anlaşıldığı; esas sözleşme kapsamından ise iç yönerge ve diğer sair şirket içi düzenlemelerin anlaşıldığı kabul edilmelidir.[30] Aynı şekilde yönetim kuruluna görev ve talimat verilmesini içeren organ kararlarına uyulmamasının da sorumluluk kapsamında olduğu kanaatindeyim.
TTK md. 553’de anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin genel sorumluluğu düzenlenmiş olup; bu sorumluluğun açıkça kusura dayandığı belirtilmiştir. Anonim şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasındaki hukuki ilişkinin vekâlet sözleşmesi olduğu yönünde öğretide baskın görüş olduğundan daha önce bahsetmiştik. Bu konuda ayrıca anonim şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasında sözleşmeye dayalı ilişki olduğu yönünde de öğretide görüş birliği mevcuttur. Şirket pay sahiplerinin ve alacaklılarının dolaylı zararı mevcut olduğunda da yönetim kurulu üyelerine açacakları davada da; her ne kadar taraflar arasında doğrudan yapılmış bir sözleşme olmasa da zararın doğrudan şirkete ödeneceği dikkate alınarak taraflar arasında sözleşmeye dayalı bir ilişkinin varlığından bahsetmek gereklidir.[31] Şirket pay sahiplerinin ve alacaklılarının doğrudan zararında ise öğretide görüş birliği bulunmamaktadır. Bazı görüşlerde doğrudan zararda da dolaylı zararda olduğu gibi taraflar arasında sözleşmeye dayalı bir ilişki olduğu belirtilmiş ise de bazı görüşlerde sözleşmeye dayalı ilişki değil haksız fiile dayalı bir davanın açılması gerektiği savunulmuştur.[32] Kanaatimce şirket pay sahiplerinin doğrudan ve dolaylı zararları, şirket alacaklılarının yalnızca dolaylı zararları konusunda taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkiye dayanılarak bir tazminat davası açılabilmeli; şirket alacaklılarının doğrudan zararları konusunda ise haksız fiil hükümleri uygulanmalıdır.[33]
Son olarak belirtmek gerekir ki, yönetim kurulu üyelerinin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmelerinden dolayı bir zarar meydana gelmelidir. Bir başka anlatımla ihlal ile zarar arasında uygun illiyet bağı[34] bulunmalıdır. Bu bağ belirlenirken, eylemin hayatın olağan akışı içerisinde zarara sebep olup olamayacağı yönünden objektif koşullar içerisinde değerlendirme yapılmalıdır.[35] TTK’da konu ile ilgili farklılaştırılmış teselsül ilkesi benimsenmiş olup; meydana gelen zarardan dolayı tüm yönetim kurulu üyeleri değil; her bir yönetim kurulu üyesinin ayrı ayrı kusur değerlendirmesi yapılarak tazminat sorumluluğu esas alınmıştır. Ayrıca zarardan dolayı sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüklerini ihmal etmeselerdi ortaya çıkmayacak olan zarar da hesaplanarak sorumlu yönetim kurulu üyesine tazminat olarak yükletilecektir.[36]
D. Sorumluluk Davasında Kusur ve İspat Yükü
TTK md. 553 hükmü yorumundan anlaşılan; zarar, hukuka aykırı işlem ve uygun illiyet bağı açısından ispat yükünün davacı üzerinde olduğu açıktır. Öğretide tartışmalı olan konu ise kusur bakımından ispat yükünün kimin üzerinde olacağı hususudur. Konu ile ilgili bir görüşe göre, şirket pay sahiplerinin doğrudan veya dolaylı; şirket alacaklılarının ise dolaylı zararları söz konusu olduğunda yönetim kurulu üyelerinin kusursuzluğunu ispat etmesi gerekmektedir. Şirket alacaklılarının doğrudan zararları söz konusu ise, haksız fiil hükümleri gereği şirket alacaklıları yönetim kurulu üyelerinin kusurunu ispat etmesi gerekmektedir.[37] Öğretide hâkim olan karşı görüşe göre de TTK md. 553’de dolaylı veya doğrudan zarar ayrımı yapılmaksızın ispat yükü, davacılar üzerinde olduğu belirtilmiştir. Bir başka anlatımla davacı açan şirket pay sahipleri veya alacaklılar, yönetim kurulu üyelerinin kusurlarını ispat etmekle mükellef kabul edilmelidir.[38]
SONUÇ
Anonim şirketler ile yönetim kurulu üyeleri arasında sözleşmeye dayalı bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkinin hukuki nitelendirmesi öğretideki baskın görüşe göre vekalet sözleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin, anonim şirketlerde yönetim ve şirketi temsil etme görevleri yanı sıra kanundan, esas sözleşmeden, şirket içi düzenlemelerden ve dürüstlük kuralından doğan yükümlülükleri bulunmaktadır. Ayrıca belirtmek gerekirse TTK’da yönetim kurulu üyeleri için özen yükümlülüğü de getirilmiştir.
Yönetim kurulu üyelerinin bu derece geniş bir açıda bulunan görev ve yükümlülüklerinin denetlenmesi ve kusurlarının tespiti her zaman mümkün olmamaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında kusurun ve ispat yükünün davacılara yüklenmesi bu kusur tespitini daha da zorlaştırmaktadır. Kanaatimce kusursuzluğu ispat etmek kusuru ispat etmekten daha kolay olacağından ve her somut olayda durum ve şartlar değişebileceğinden kusurun ve ispat yükünün davacıda olduğu kabul edildiğinde açılan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davasında hakkaniyete uygun bir sonuç alınamayacaktır. Bu nedenle yönetim kurulu ile anonim şirket arasında sözleşmeye dayalı bir ilişkinin varlığı kabul edilerek delil ikame yükünün davacı ve davalı arasında paylaştırılması daha uygun olacaktır. Ayrıca şirket alacaklılarının doğrudan zararında haksız fiil hükümleri uygulanmalı ve ispat yükünün davacı üzerinde olduğu kabul edilmelidir. Kanaatimce bu belirtilen ayrımlara göre kusurun ve ispat yükünün kimin üzerinde olduğuna yönelik yasal düzenleme yapılmalı ve sorun giderilmelidir. Yukarıda belirtilen hususlar kusur dâhilinde geçerli olup; bu durumda zararın varlığı ve uygun illiyet bağı gibi konularda ispat yükünün davacı üzerinde olduğu kabul edilmelidir.
[1] Kaplan, İbrahim;” 6102 Sayılı YTTK Hükümlerine Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri Ve Diğer Üst Yöneticilerin, Şirkete, Ortaklara Ve Şirket Alacaklılarına Karşı Hukuki Sorumluluğu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 65, S. 4, 2016, s. 3494. [2] Dedeağaç, Ender; Sapan, Oğuzhan; “Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu ve Sorumluluğu”, Ankara Barosu Dergisi, Ankara, 2013, s. 8 [3] Kaplan, İbrahim; s. 3497. [4] Uysal, Levent; “6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Kapsamında Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu –2”, TBB Dergisi, S.81,2009, s. 277. [5] Uysal, Levent; s. 279. [6] Dedeağaç, Ender; s. 66. [7] Kaplan, İbrahim; s. 3500. [8]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; “Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Davasında Kusur ve İspat”, Terazi Hukuk Dergisi, C. 14, S. Özel Sayı, Mart 2019, s. 25. [9]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 18. [10] Oğuzman, Kemal / Öz, M. Turgut; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul, 2017, s. 54. [11] Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 19. [12] Pulaşlı, Hasan; “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Özen Yükümlülüğü ve Müteselsil Sorumluluğu”, Batider, C. 25, S. 1, 2009, s. 33. [13] Umar, Bilge; “İsbat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Diğer Bazı Kavramlar (Bilhassa Bunların İncelenmesiyle Ortaya Çıkan Pratik Sonuçlar Bakımından)”, İÜHFM, C. 28, S. 3-4, 1962, s. 790. [14]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 19. [15] Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 4. Bası, Ankara, 2016, s. 392. [16] Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; s. 383 [17] Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; s. 386. [18] Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; s. 390. [19] Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; s. 391. [20] Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; s. 391. [21] Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 21. [22] Yargıtay 11 HD, E. 2015/14405, K. 2016/6410, T. 09.06.2016. (www.kazanci.com) [23]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 22. [24] Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 22. [25]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 23. [26] Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 22. [27]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 24. [28] Altay, Sıtkı Anlam; Anonim Ortaklıkta Yönetim Yetkilerinin Devrinin Sorumluluğa Etkileri, İstanbul, 2012, s. 258-259 (naklen Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 24.) [29] Tekinalp, Ünal; Sermaye Ortaklarının Yeni Hukuku, Anonim ve Limited Ortaklıklar, Tek Kişi Ortaklığı, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme, Tür Değiştirme, Değişiklikler ve İkincil Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 16-59 (naklen Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 24.) [30]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 24. [31]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 26. [32]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 26. [33] Pulaşlı, Hasan; Şirketler Hukuku Şerhi, C. 3, Tamamen Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2018, s. 66 (naklen Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 26.) [34]Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 26. [35] Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 26. [36] Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 26. [37] Pulaşlı, Hasan; Şirketler Hukuku Şerhi, C. 3, Tamamen Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2018, s. 66 (naklen Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 27.) [38] Tekinalp, Ünal; Sermaye Ortaklarının Yeni Hukuku, Anonim ve Limited Ortaklıklar, Tek Kişi Ortaklığı, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme, Tür Değiştirme, Değişiklikler ve İkincil Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 16-77 (naklen Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; s. 27.)
KAYNAKÇA
1. Dedeağaç, Ender; Sapan, Oğuzhan; Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu ve Sorumluluğu, Ankara Barosu Eğitim ve Kültür Merkezi, Ankara, 2013.
2. Kaplan, İbrahim;” 6102 Sayılı YTTK Hükümlerine Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri Ve Diğer Üst Yöneticilerin, Şirkete, Ortaklara Ve Şirket Alacaklılarına Karşı Hukuki Sorumluluğu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 65, S. 4, 2016, s. 3493-3510.
3. Kayar, İsmail / Özatlan, Yurdal; “Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Davasında Kusur ve İspat”, Terazi Hukuk Dergisi, C. 14, S. Özel Sayı, Mart 2019, s. 17-30.
4. Oğuzman, Kemal / Öz, M. Turgut; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul, 2017.
5. Pekcanıtez, Hakan / Atalay, Oğuz / Özekes, Muhammet; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 4. Bası, Ankara, 2016.
6. Pulaşlı, Hasan; “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Özen Yükümlülüğü ve Müteselsil Sorumluluğu”, Batider, C. 25, S. 1, 2009, s. 27-63.
7. Umar, Bilge; “İsbat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Diğer Bazı Kavramlar (Bilhassa Bunların İncelenmesiyle Ortaya Çıkan Pratik Sonuçlar Bakımından)”, İÜHFM, C. 28, S. 3-4, 1962, s. 790-798.
8. Uysal, Levent; “6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Kapsamında Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu –2”, TBB Dergisi, S. 81, 2009, s. 277-310.
Comments