Damga Vergisinin Ticari Uygulamalardaki Rolü
- Av. Ayşegül ARSLAN
- 18 Nis
- 6 dakikada okunur
Av. Ayşegül ARSLAN
Damga vergisi, yazılı belgeler üzerinden alınan ve dolaylı bir vergi türü olarak vergi sistemimizde önemli bir yer tutmaktadır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda düzenlenen bu vergi, söz konusu belgenin taraflarca imzalanmasıyla birlikte doğmaktadır. Özellikle ticari işlemlere dayanan hizmet, eser, satış veya kira gibi sözleşme türleri, bu verginin temel uygulama alanları arasında yer alır. Bu çalışmada, damga vergisinin genel esasları, uygulamadaki durumu ve vergiden kaçınma yolları çerçevesinde ayrıntılı bir inceleme yapılacaktır.
1. Damga Vergisinin Kapsamı ve Hukuki Dayanaklar
Damga vergisi, belli bir parasal değer taşıyan ve hukuki bir sonuç doğuran yazılı belgeler üzerinden alınmaktadır. Bu belgeler arasında ticari işlemlere ilişkin her türlü sözleşme, teminat mektupları, kefalet senetleri ve kira kontratları ön plandadır. Kanuna ekli (1) sayılı tabloda hangi belgelerin damga vergisine tabi olduğu ve hangi oranda vergilendirileceği ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
2. Vergiyi Doğuran Olay ve Mükellefiyet
Ticari nitelikteki bir sözleşme imzalandığı anda damga vergisi yükümlülüğü doğmaktadır. Vergi borcunu doğuran işlem, Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tabloda yer alan belgelerin taraflarca imzalanarak düzenlenmesidir. Sözleşme, taraflarının imzasıyla hukuken kurulduğu an itibarıyla damga vergisi borcu doğmakta olup belgenin resmi makamlara sunulması bu yükümlülüğün doğması için gerekli değildir. Ancak söz konusu sözleşme Türkiye dışında düzenlenmişse, hemen damga vergisine tabi tutulmayabilir. Bu durumda, eğer sözleşme Türkiye’de uygulanır, hükümlerinden Türkiye’de yararlanılır ya da herhangi bir Türk kamu otoritesine sunulursa, damga vergisi borcu doğmaktadır. Bir başka anlatımla yabancı ülkede imzalanmış bir belge, Türkiye’de geçerlilik kazanacak şekilde kullanıldığında, vergilendirme kapsamına girer.
Damga vergisi bakımından mükellefiyet, sözleşmede imzası bulunan tüm taraflar açısından geçerlidir. 488 sayılı yasa uyarınca, belgeyi imzalayan her kişi verginin tamamından sorumludur. Birden fazla tarafın yer aldığı durumlarda bu sorumluluk müştereken ve müteselsilen uygulanır; vergi idaresi borcun tamamını taraflardan herhangi birinden talep edebilir. Taraflar arasında verginin kimin tarafından ödeneceğine dair yapılan anlaşmalar idare açısından bağlayıcı değildir. Buna karşın, ödemeyi gerçekleştiren taraf, şayet sözleşme ile kararlaştırılmışsa diğer tarafa rücu hakkına sahiptir.
Özel bir durum olarak, kamu kurumlarıyla gerçek veya tüzel kişiler arasında yapılan sözleşmelerde, damga vergisi sadece özel hukuk kişisi açısından söz konusu olur. Kanun’un 8. maddesi gereğince, devlet kurumlarına damga vergisi yüklenmemekte, sorumluluk karşı tarafa ait olmaktadır. Bu nedenle, kamu kurumlarıyla sözleşme imzalayan kişilerden vergi ödendiğine dair belge ibraz etmeleri beklenir.
Verginin beyanı ve ödenmesi konusunda iki ayrı yol mevcuttur. Sürekli damga vergisi mükellefi olanlar – genellikle düzenli olarak belge üreten şirketler veya finansal kuruluşlar – bir damga vergisi defteri tutarak, her ayın sonunda ilgili belgelerin vergisini izleyen ayın 26’sına kadar beyan edip öderler. Bu kapsamın dışında kalan geçici mükellefler içinse her bir işlem özelinde beyan gerekir ve bu beyanın belge düzenlenme tarihinden itibaren 15 gün içinde yapılması zorunludur. Örneğin bir şahıs veya küçük ölçekli işletme tarafından imzalanan tek seferlik bir hizmet sözleşmesi için, ilgili vergi dairesine 15 gün içinde başvurularak ödeme yapılmalıdır.
Sözleşmenin geçerliliği, damga vergisinin ödenmiş olmasına bağlı değildir; vergi yatırılmamış olsa bile sözleşme taraflar arasında bağlayıcıdır. Ancak bu tür belgelerin resmi süreçlerde kullanılabilmesi için damga vergisinin ödenmiş olması gerekir. Mahkemelerde delil olarak sunulmak, noter onayına sunulmak ya da icra işlemlerine konu edilmek istendiğinde, sözleşmeye ait vergi aslı ve varsa cezası ödenmeden bu işlemler yapılamaz. Kamu kurumları, kendilerine sunulan belgelerin damga vergisine tabi olup olmadığını kontrol etmek ve ödenmemişse bunu vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür. Bu nedenle uygulamada, resmi sürece dâhil edilmesi muhtemel sözleşmelerin damga vergisinin daha önceden ödenmiş olması zorunluluk arz eder.
3. Damga Vergisi Oranları ve Matrah Belirleme
Ticari sözleşmeler için en sık uygulanan oran, sözleşme bedelinin binde 9,48’idir. Kira sözleşmelerinde ise bu oran binde 1,89 olarak uygulanmaktadır. Matrah, sözleşmede belirtilen parasal tutardır ve bu tutar genellikle KDV hariç hesaplanır. Döviz cinsinden belirlenen sözleşmelerde ise TCMB kurları esas alınarak matrah TL’ye çevrilir. 2025 yılı için uygulanabilecek azami damga vergisi tutarı 24.477.478,90 TL’dir.
4. Muafiyet ve İstisna Halleri
Damga Vergisi Kanunu, bazı belgeleri vergilendirmenin dışında tutarak belirli durumlarda muafiyet öngörmüştür. Kanun’un ekli (2) sayılı listesinde, hangi tür evrakların damga vergisine tabi olmadığı ayrıntılı şekilde sıralanmıştır. Ticari sözleşmelere ilişkin işlemlerde de bu istisnalar önemli avantajlar sunabilmektedir. Aşağıda, öne çıkan muafiyet alanları ana hatlarıyla değerlendirilmiştir:
Ekonomik ve sosyal politikalar gereği, bazı kira sözleşmeleri damga vergisinin kapsamı dışındadır. Özellikle, eğer kiraya verilen taşınmaz bir işletmenin aktifinde yer almıyorsa ve kiraya veren kişi bir gerçek kişi, dernek veya vakıfsa, konut kiraları vergiye tabi tutulmaz. Aynı şekilde, basit usulde vergilendirilen küçük esnafın işyeri kiralamalarında yapılan sözleşmeler de damga vergisinden muaftır. Örneğin, basit usule tabi bir ayakkabı tamircisinin kiraladığı dükkânla ilgili sözleşmeden vergi alınmaz. Bu düzenlemelerin temel amacı, düşük gelir grubundaki birey ve işletmeleri mali yüklerden korumaktır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e maddesinde tanımlanan kazanç istisnası kapsamında yapılan satışlar, damga vergisinden de muaftır. Bu hükme göre, şirketlerin en az iki yıl süreyle aktiflerinde tuttuğu taşınmazlar veya iştirak paylarının satışından elde edilen kazançların belli bir kısmı (mevcut durumda %50’si) kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu satışlara ilişkin olarak düzenlenen sözleşmeler de damga vergisine tabi tutulmaz. Bu uygulama, 2018 itibarıyla yürürlüğe girmiş olup şirket birleşmeleri, devralmalar ve bölünmeler gibi yeniden yapılanma işlemleri açısından da kolaylık sağlamaktadır. Özellikle anonim şirketlerde hisse devri, sadece pay defteri kaydı veya senet teslimiyle gerçekleşiyorsa, bu işleme dair yazılı bir sözleşme düzenlenmemesi halinde damga vergisi doğmamaktadır. Ancak limited şirket pay devirlerinde noter onayı zorunlu olduğundan, bu durumlarda damga vergisi ödenmesi kaçınılmazdır.
Devlet kurumları ve kamu tüzel kişilikleri arasında düzenlenen belgeler genellikle damga vergisine tabi değildir. Ayrıca kamu yararına çalışan dernekler ve vergi muafiyeti tanınmış vakıflar tarafından yürütülen belirli işlemler de bu vergiden muaftır. Örneğin, 2023 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Türkiye Noterler Birliği arasında imzalanan protokol kapsamında, mazbut vakıflara ait kültürel varlıkların kiralanması ve restorasyonu amacıyla yapılan sözleşmelere hem damga vergisi hem de harç muafiyeti getirilmiştir. Bu tarz düzenlemeler, sosyal amaçlı projeleri teşvik etmeyi hedeflemektedir.
Yatırımların desteklenmesi amacıyla verilen yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki sözleşmeler, belli şartlar altında damga vergisinden istisna edilmektedir. Teşvik belgesi sahibi firmalar ile bu belge kapsamında tedarik sağlayan taraflar arasında yapılan; makine-teçhizat alımı, lisans ve patent sözleşmeleri, yatırım dönemine ait inşaat-taahhüt anlaşmaları, danışmanlık veya teknik müşavirlik hizmetlerine dair belgeler vergi dışıdır. Ancak bu muafiyetten yararlanabilmek için, söz konusu belgelerin yatırım belgesine uygun olması ve belgenin geçerlilik süresi içinde düzenlenmiş bulunması gerekmektedir. Örneğin, yatırım teşvik belgesinin alındığı 2025 yılında düzenlenen bir yapım sözleşmesi istisnadan faydalanabilirken, bu belgeden önceki bir tarihte düzenlenmiş sözleşme vergilendirilir. Ayrıca, teşvik kapsamını aşan tutarlarda yapılan sözleşmelerde sadece belge kapsamına giren kısım için muafiyet uygulanır; kalan tutar damga vergisine tabidir.
5. Finans Sektörüne ve Diğer Spesifik İşlemlere Yönelik İstisnalar:Bankalar ile müşterileri arasında imzalanan nakdi kredi sözleşmeleri, damga vergisinden muaftır. Bununla birlikte bu tür işlemlerde yalnızca Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) uygulanır. Ayrıca, kamu-özel işbirliği projeleri için kurulan özel amaçlı şirketlerin yaptığı sözleşmeler, bireysel emeklilik sistemine ilişkin sözleşmeler, finansal yeniden yapılandırma protokolleri, teknoparklar bünyesinde yapılan AR-GE faaliyetlerine ilişkin anlaşmalar da çeşitli istisnalardan faydalanmaktadır.
Damga vergisinde temel kural, yazılı ve imzalı sözleşmelerin vergilendirilmesi yönünde olmakla birlikte, yukarıda açıklanan işlem türleri bu kuralın dışında tutulmuştur. İşlem yapılmadan önce sözleşmenin vergi istisnası kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi, sonradan karşılaşılabilecek mali ve hukuki riskleri önleyecektir. Bu tür istisna hükümlerine dayanarak düzenlenecek belgelerde, ilgili yasal düzenlemeye açıkça atıf yapılması tavsiye edilmektedir. Ayrıca tereddüt edilen hallerde, Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan özelge talep edilmesi yoluyla uygulama netleştirilebilir.
5. Zamanında Ödenmemesi Durumunda Sonuçlar
Verginin süre içinde beyan edilmemesi ve ödenmemesi halinde vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi uygulanır. Mahkemeler veya idari makamlar, damga vergisi ödenmemiş bir belgenin resmiyet kazanmasına izin vermez. Pişmanlık hükmüne göre, vergi idaresine kendiliğinden beyan yapılarak ceza uygulanmaksızın ödeme yapma imkânı bulunmaktadır.
6. Uygulamadaki Sorunlar
Damga vergisi, oransal olarak düşük gibi görünse de, büyük hacimli sözleşmelerde önemli maliyetler yaratabilir. Bu nedenle ticari hayatta, yasal çerçeve içinde kalmak şartıyla, vergi yükünü azaltmaya yönelik birçok uygulama gelişmiştir. Burada söz konusu olan çözümler, vergiyi tamamen ortadan kaldırmak değil; vergiyi doğuran yazılı kağıdı oluşturmaktan kaçınarak veya geciktirerek yükü hafifletmeye yöneliktir.
Uygulamada bazen tarafların noter tasdikinin, sadece damga vergisi açısından değil, noter harçları ve masrafları ile birlikte sözleşmeye ek maliyet getirdiği gerekçesiyle sözleşmesi adi yazılı şekilde akdettikleri görülmektdir. Birçok durumda noter onayı zorunlu olmadığı için, taraflar bu vesile ile sözleşmeyi kendi aralarında imzalayarak verginin anında tahakkuk etmesini engellemeyi seçmektedir. Bu durumda vergi yükünün beyan edilip ödenmesi tarafların insiyatifine bırakılmış olsa da bu ertelemenin yasal bir temele dayanmadığı ve tespit edilmesi halinde cezai yaptırımların doğacağı unutulmamalıdır.
Bir diğer durumda taraflar bazen imzalanmış resmi bir sözleşme yerine sipariş formu, teklif mektubu, proforma fatura gibi belgelerle süreci yöneterek damga vergisi doğuran bir 'kağıt' oluşturmamaya gayret eder ve bu belgeler her ne kadar bir sözleşme ilişkisi kurmaya yönelik olsa da, tek başına tarafların imzasını içermediği sürece damga vergisine konu olmazlar. Ancak dikkatli olunması gerekir; eğer taraflar bu belgeleri imzalarsa ya da bunlar tek başına sözleşme niteliği taşırsa, damga vergisi sorumluluğu doğar. Ayrıca vergisel yükümlülüğü bertaraf etmeye çalışan kötü niyetin de hukuk düzeni tarafından korunmayacağı unutulmamalıdır.
Güvenli elektronik imza ile dijital ortamda imzalanan sözleşmeler de damga vergisine tabidir. Ancak bu tür sözleşmelerin tespiti ve denetimi henüz klasik belgeler kadar etkin yürütülememektedir. Bu nedenle bazı firmalar, e-imza ve KEP kullanarak sözleşme yapmayı ve verginin takibini geciktirmeyi tercih etmektedir. Bu durum fiilen verginin görünmez hale gelmesine yol açmakta ise de yasa gereği 15 günlük beyan süreci için sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
Şirketler, yapacakları işlemleri damga vergisinden muaf olan alanlarda gerçekleştirerek bu yükten kurtulabilirler. Örneğin yatırım teşik belgesi kapsamında yapılacak işlerde ya da KVK 5/1-e kapsamındaki gayrimenkul satışlarında vergi muafiyeti uygulanabilir. Aynı zamanda serbest bölgelerde yapılan sözleşmeler de damga vergisinden muaftır. Bu tür planlama, işlemin tasarım aşamasında yapılmalıdır.
Tüm bu yöntemler hukuki çerçevede meşru bir vergi planlamasını temsil eder. Ancak tamamen vergi ödememek amacıyla bilerek sözleşmeden kaçınmak, tespit durumunda cezai yaptırımları beraberinde getirecektir. Bu nedenle damga vergisi planlaması dikkatli ve bilinçli bir şekilde yapılmalı, bildirimler ve ödeme zamanında yapılmalıdır.
Damga vergisi, ticari hayatta her sözleşme tarafının dikkate alması gereken bir vergisel yüktür. Zamanında ve eksiksiz ödenmemesi durumunda hem idari hem mali açıdan ciddi yaptırımlar gündeme gelir. Ancak planlı bir yaklaşımla, damga vergisi yükü önemli ölçüde azaltılabilir. İşletmelerin hem hukuki güvencelerini sağlayacak hem de maliyetlerini optimize edecek bir yol izlemesi, bu kapsamda uzman avukat ve yeminli mali müşavirden düzenli danışmanlık alınması uzun vadeli fayda sağlayacaktır.
Comentários